Profesyonel bisikletçilerin yarış sonlarında verdikleri röportajlarda kullandıkları şu ifadeler hep dikkatimi çekmiştir.
“Kazanacak bacaklarım yoktu”,
“Bugün bacaklarım iyi değildi”,
“Bacaklarım çalışırsa kazanırım”
Bisiklet sporunda yarışçıların performanslarını bütünsel değerlendirmek yerine bacaklarına atıfta bulundukları bu özgün ifadelerin ne gibi bir sebebi olabilir?
Bu sorunun çok basit bir cevabı var. Çünkü yarışçılar bacaklarının performanslarının, yarışlardaki başarılarını doğrudan etkilediğine inanıyorlar. Bir yarışçı ortalama 4-5 saat süren uzun bir yarış boyunca yarışa odaklanmak ve takımın yarış taktiğini yerine getirebilmek için dayanıklı bacak kaslarına ihtiyaç duyar. Yarışçının zihin ve bacaklarının uyumu bu nedenle bisiklet yarışlarında önemlidir. Dolayısıyla yarışçılar fiziksel olarak kendilerini iyi hissetmediklerinde veya bacakları iyi çalışmadığında, yarışı kazanmalarının daha zor olduğunu düşünerek bu ifadeleri kullanır.
Bir yarışçı yarış sırasında doğru zamanda doğru hamleleri yapmak, rakipleri takip etmek ve atak yapmak için taktiksel zekaya sahip olmalıdır. Rakip sürücülerin davranışlarını kontrol ederek, hızlanma veya yavaşlamaya yönelik aksiyonlar zihinsel yetenek gerektirir. Yarışçının bacak kaslarının gücü ve dayanıklılığı taktikleri zamanında uygulamasını kolaylaştırır ve sonunda hedeflediği başarıya ulaşır.
Yarış sonunda arzu ettiği sonucu elde edemeyen sporcu, tüm bu detayları değerlendirmek yerine “Bugün kazanacak bacaklarım yoktu” diyerek, sanki kendisi dışında bir etkenmiş gibi performans düşüklüğünü bacaklarına bağlamayı tercih eder.
Bisiklet sporcularının zihin ve beden uyumu gibi bir süreç, iş dünyasında çalışanların performanslarını artırmalarına ve işlerini daha verimli bir şekilde yapmalarına yardımcı olmak için de geçerlidir. Kurumun strateji ve taktiklerini hayata geçirmek, performans odaklı ekiplere sahip olmayı gerektirir. Bu yaklaşım, belirlenen hedeflere başarıyla ulaşabilmek için çalışanların stratejiyi anlama, içselleştirme ve uygulama yeteneklerini ifade eder.
Zorlu bir yarışı kazanan bir bisikletçi “Bugün gerçekten çok iyiydim, mükemmele yakın bir performans sergiledim” gibi ifadeler kullanırken, sonuç istediği gibi olmadığında problemi yine kendi parçası olan bacaklarında görmesi size de ilginç gelmiyor mu?
Benzer yaklaşımları iş hayatında da sıkça görebiliyoruz. Başarılı bir proje veya görev sonunda övgüler yağarken tersi durumlar karşısında sorunu başkalarında arama eğilimi gösteriyoruz. Halbuki, suçladığımız ve başarısızlığı adreslediğimiz kişilerin kendimizden bir parça olduklarını unutuyoruz.
Bu noktada, başarısızlıkları ele alırken organizasyonların ve bireylerin sorumluluklarını kabul etmeleri önemlidir. Başarısızlık durumlarında başkalarını suçlamak yerine iş birliğine dayalı bir yaklaşım benimsemeliyiz. Tam da bu nedenle, başarısızlık durumlarında sorumluluk ve hesap verilebilirlik önemlidir. (Bunun nasıl gerçekleşeceğine ilişkin ipuçlarını ikinci kitabımda detaylı bir şekilde aktardım.)
Sonuç olarak, başarısızlıklar iş hayatının bir parçasıdır ve bu tür durumların yapıcı bir şekilde ele alınması önemlidir. Başarısızlıkları sadece başkalarına yüklemek yerine, her başarısızlık deneyimini bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirmeli ve iş birliğine daha fazla önem vermeliyiz. Bu yaklaşım, organizasyonlarda liderliğin gelişimine katkıda bulunurken, aynı zamanda liderlerin ekiplerine rehberlik etmelerini kolaylaştırabilir.
Başarısızlıktan Öğrenme
- Post author:Kenan CAVNAR
- Post published:11 Ekim, 2023
- Post category:Makaleler
- Post comments:0 Yorum