You are currently viewing Z Kuşağının Geleceğini İnşa Etmek

Z Kuşağının Geleceğini İnşa Etmek

Z Kuşağı ve Geleceğin İş Dünyasının Yönetimi

PwC tarafından yayınlanan “Geleceğin İş Gücü 2030” raporu, şirketlerin nasıl bir gelecek inşa etmek istediklerine ve bu gelecekte nerede konumlanmayı amaçladıklarına dair önemli öngörüler sunuyor. Bu rapor, aynı zamanda 2030 yılına yönelik “Dört Çalışma Dünyası” kavramını geliştirirken, geleceğe en iyi şekilde nasıl hazırlanabileceğimizi de inceliyor. 2025 yılına yaklaşırken, raporun öngördüğü değişimlerin etkilerini hissetmeye başladığımızı söylemek mümkün.

Raporun geneline bakıldığında bu dört dünya arasında keskin bir ayrım olmadığından bahsedebiliriz. Buradaki asıl konu, bu dünyaların tümünde dengeli bir şekilde var olabilmek. Bu dinamikleri anlamak ise özellikle insan kaynakları yöneticileri ve iş dünyasının liderleri için, geleceğin iş ortamına nasıl uyum sağlayacaklarını görebilmeleri açısından kritik. Özellikle Z kuşağının yönetimi, bu dengeyi sağlamada önemli bir rol oynayacak. Kişilerin yönetiminden nesillerin yönetimine giden yolda farklı beklentileri ve davranışları yönetmek iş dünyasının liderleri için büyük bir zorluk olduğu kadar, aynı zamanda önemli fırsatlar da sunuyor.

Z Kuşağı ve Dört Çalışma Dünyası

Z kuşağının teknolojinin gücünü kullanarak iş dünyasının dokusunu nasıl değiştireceğine, yeni dünyalara nasıl uyum sağlayacağına dair öngörülerin bahsedildiği dünyaların özelliklerine bir göz atalım:

Z Kuşağının Geleceğini İnşa Etmek

Kırmızı Dünya: Bu dünyada hız, yenilik ve girişimcilik ön planda olacak. Bu dünya, aynı zamanda “İnovasyon Dünyası” olarak da adlandırılıyor. PwC’nin 2020 raporunda üç dünyadan bahsediliyordu; Kırmızı Dünya son rapora eklenerek teknolojinin dönüştürücü gücünün kabul edildiği bir alan haline geldi. Fikir üreticileri, tasarımcılar, mucitler, start-up’lar bu dünyada yarışta öne çıkmak isteyen bireylerin yeni bir evrenini oluşturuyor.

Kırmızı Dünya’da şirketlerin daha çevik, bireylerin ise daha rekabetçi olması bekleniyor. Bireylerin yetkinliğini geliştirmesi, başkalarıyla ağ kurması ve sosyal medyanın gücüyle kişisel markalarını öne çıkararak, dijital platformlarda lider konumuna gelmesi bu dünyanın özellikleri arasında. Bu özellikler göz önüne alındığında, Z kuşağının bu dünyaya en uygun nesil olduğunu söylemek hiç de zor değil. Girişimcilik ruhları, dijital dünyaya hakimiyetleri ve hızlı öğrenme yetenekleri sayesinde bu dünyada hızla yer edinebilecekleri gibi önemli başarılar da elde edebilirler.

Peki, diğer kuşaklara göre ön plana çıkacak bu kuşağı nasıl bir insan kaynakları ve liderlik anlayışıyla yöneteceğiz? PwC raporu bize, geleneksel insan kaynakları ve liderlik yaklaşımlarının yerini esnek, katılımcı ve bireyselliğe prim veren yaklaşımlara bırakacağını anlatıyor. Bu değişimle başa çıkabilmek için liderlerin, iş dünyasında dört kuşağı (Baby Boomers, X, Y ve Z kuşakları) bir arada çalıştırma becerisine sahip olması gerekiyor. Teknolojiyi bilen ve bilmeyen, deneyimli ve deneyimsiz her kuşaktan çalışanların gelişebileceği açık ve şeffaf bir çalışma ortamı yaratmak zorunlu hale geliyor. İnsan kaynaklarının da yenilikçi fikirleri destekleyecek platformlar oluşturarak girişimciliği teşvik eden bir atmosfer yaratması kritik bir rol oynayacak. Son zamanlarda İnsan Kaynakları departmanlarının isim değişikliğine gitmesi, iş dünyasında yaşanan dönüşümle doğrudan bağlantılıdır. Departman isimlerinde kültür ya da sürdürülebilirlik ifadelerine yer vererek, organizasyonların çalışanlara değer verdiği ve uzun vadeli bir kültür inşa etme gayreti için de olduğu mesajı verilmek isteniyor.

Mavi Dünya’da büyük şirketler hakimiyeti ele alıyor. Bu dünyada, yüksek performanslı ve yetenekli çalışanlara olan talep yoğun olacak. İnsan Kaynakları departmanları, ileri analitik yöntemler kullanarak süper yetenekli çalışanları bulmaya ve geliştirmeye odaklanacak. Yüksek potansiyelli bu süper yetenekli çalışanlar, şirketlerini stratejik hedeflerine ulaştıracak. Bu nedenle Mavi Dünya’da sıradan bir çalışanın yer alması mümkün olmayacak. Mavi Dünya’da yer almak isteyenlerin başkalarından bir şey beklemeden yeteneklerini sürekli olarak geliştirmesi ve kendilerini kanıtlaması gerekiyor.

Kırmızı Dünya’da olduğu gibi Z kuşağı Mavi Dünya’da da teknolojiyi etkin kullanma yeteneğiyle diğer kuşakların bir adım önünde olacak. Ancak bu dünyada Z Kuşağı’nı ciddi bir rekabet ortamı bekliyor zira çalışan sayısının az olacağı düşünüldüğünde fırsatları yakalayabilmek için ciddi çaba sarfetmeye ihtiyaçları olacak.

Mavi Dünya’da İnsan Kaynakları departmanları ve iş liderleri için en kritik anlayış yetenek yönetimini odak noktasına almak olacaktır. Z kuşağı için hiyerarşik kariyer yolları yerine kişiselleştirilmiş kariyer olanakları sunulması, onların hızlı yükselmesini destekleyecektir. Bu dünyada liderler ve çalışanlar arasında işbirliği ön planda olacak. Liderler, ekiplerine destek olup onları yetkilendirerek rehberlik rolü üstlenecek. Mavi Dünya’nın liderlik yaklaşımı bu yönüyle günümüzde sıkça duyduğumuz Hizmetkar Liderlik anlayışını ön plana çıkarıyor. Hizmetkar Liderlik yaklaşımı ile liderler, bir yandan şirketlerin rekabet avantajını korurken aynı zamanda çalışanların ihtiyaçlarına ve kişisel hedeflerine hizmet ederek organizasyona aidiyeti güçlendirebilir.

Yeşil Dünya’da ise sürdürülebilirlik ve etik değerlerin iş dünyasının merkezinde yer aldığı bir dünya öne çıkıyor. Çevreye duyarlı ürün ve hizmetlerin ön planda olduğu bu dünyada, şirketler yalnızca kâr amacı gütmekle kalmayıp topluma fayda sağlayacak projeler geliştirmeye de odaklanıyor.

Z Kuşağının çevresel farkındalığı yüksek bir nesil olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Yeşil Dünya, onların istediği alanları sunma konusunda gerekli fırsatları sunuyor. İnsan Kaynakları departmanları bu dünyada, çalışanların sürdürülebilirlik ve etik projelere katılımını teşvik edecek projeler geliştirme rolü üstleniyor. İş liderleri de finansal başarının yanında, şirketlerinin topluma sağladığı faydaya odaklanarak sürdürebilirlik hedeflerine ulaşmada çalışanları motive eden bir anlayış geliştiriyor.

Raporda belirtilen dört dünyadan sonuncusu Sarı Dünya’da, şirketler özellikle mavi dünyanın aksine daha kucaklayıcı bir roldeler. Rapora göre kurumsal yapılar maviye dönüşürken pek çok kişi işini kaybedecek ya da yetkinliklerini dönüştürmede yetersiz kalacak ve sonuçta işsizlik ortaya çıkacak. İşsiz kalanlar küçük girişimci grupları meydana getirecekler ve teknolojinin de desteğiyle yepyeni iş alanlarıyla yeniden iş hayatına atılacaklar. Belirsiz süreli iş sözleşmeleri ve bordro üzerinden yapılan iş akitleri yerini kontratlara bırakıyor olacak. Günümüzde özellikle EYT’li çalışanlarda Sarı Dünya’nın izlerine rastlamak mümkün. İstanbul’dan uzakta farklı şehirlerde uzaktan çalışmak isteyen hem iş hem de özel yaşam dengesini koruyabilmeyi amaçlayan bu dünya, insan odaklı liderliği teşvik eden bir yapıyı öne sürüyor. Özellikle iş hayatındaki X kuşağının işlerden ve yoğun tempodan sıkıldığında; “Bırakalım işi gücü bir börekçi dükkânı açalım ya da Datça’da bir pansiyon işletelim” sözlerinin farklı şekilde olsa da hayata geçeceği bir dünya olarak değerlendirmek mümkün.

Diğer üç dünyaya göre Z Kuşağı’nın en az rağbet göreceği dünya olarak değerlendirilse de Z Kuşağı’nın sosyalleşme konusundaki isteği bu dünyadaki gelişmelere de kolayca uyum sağlayabilir. Kırmızı dünyada olduğu gibi Sarı Dünya’da da İnsan Kaynakları ayrı bir departman olarak yer almıyor hatta biraz da rolleri yöneticilere geçiyor. Her yönetici bir İnsan Kaynakları yöneticisidir sözü tam da bu dünyanın dinamiklerine uygun hale geliyor.

Z Kuşağı’nın iş dünyasındaki oranı arttıkça insan kaynakları ve iş liderlerinin dönüşümü de devam edeceğe benziyor. PwC’nin dört dünyası, bu dönüşümün farklı yönlerini gözler önüne seriyor. Liderlik artık sadece karar almakla sınırlı olmayıp, ekip içinde etki yaratan, ekiple birlikte hareket eden, çalışanların gelişimini teşvik eden bir noktaya gelecek. Böylelikle yeterli gelişime sahip olan ekipler, zamanla kendini yöneten takımlara dönüşebilmek için yeterli beceriye sahip olabilecekler.

Bir yanıt yazın